Annelik Paketi – Bebek Kutusu

Baharda bir kaç Türk gazetesi Finlandiya devletinin bebek bekleyen ailelere yolladığı ‘bebek kutusu’nu konu alınca sosyal medyada da bu başlık ilgi uyandırdı. Bir çok arkadaşım Finlandiya’da yaşadığımı bilerek “doğru mu bu?” diye haberi benimle paylaştı, teyit bekledi. Bir çok arkadaşıma devletin bebek bekleyen her aileye böyle bir hizmette bulunuyor olması fikri bile inanılmaz gelmişti anlaşılan. Şaşırmakta da haklılardı, zira bu dünyanın başka hiç bir ülkesinde görülmemiş bir hizmet; sadece Finlandiya’ya has.

Gazetelerde ve sosyal medyada bu başlığı kaçırmış olanlar neden bahsettiğimi anlamamış olabilirler. Şöyle anlatayım: Finlandiya’da yaşayan, Fin devletinin sosyal güvenlik sistemine (KELA’ya) kayıtlı, hamileliğinin ilk dört ay içerisinde hamileliğini kayıt ettirmiş ve kontrole gitmiş her kadın, hamileliğinin 154. gününden itibaren “annelik paketi” adı verilen devlet desteğine hak sahibi. Bu paketin ne şekilde olacağını anne adayı seçmekte özgür; 140 avro direk hesabına yatırılabilinir veyahut adresine bir “bebek kutusu” yollanır.

2015 yılının "bebek kutusu".

2015 yılının “bebek kutusu”.

Arkadaşlarımın bu haber çıktığı zaman bilmediği benim de bir bebek bekliyor olmamdı. “Az bekleyin, nasıl oluyormuş bu işler göreceğim, anlatırım” dedim ve işte yazıyorum.

Hamileliğimin başından itibaren mahallemizin annelik kliniğine gitmekteyim. Bu kliniklerde annenin sağlığı ve hamileliğin ilerleyişi yaklaşık ayda bir kez yapılan ziyaretler ile takip edilmekte. Annenin kilosu, tansiyonu ve şekeri, bebeğin kalp atışları her seferinde, anne adayının her zaman çantasında taşıması gerektiği vurgulanan, karneye giriliyor. Bu kontrolleri yapan ve bilgileri girenler doktor değil ebeler. Hamilelik boyunca bir aksilik olmaz ise anne adayı doktor kontrolünden sadece 2 kez geçiyor. Buna ek olarak bir de 13. ve 20. haftalarda yapılan ultrasonlar var. Öyle zırt pırt doktora gitmek, ultrasona girmek yok; buna gerek de görülmüyor anlayacağınız. (Ha, bu dediğim her hamile kadının ücretsiz olarak takip ettiği prosedürdür, elbet arzu eden özel doktor ve kliniklere gitmekte serbest.) Doktor, ultrason ve ebe ziyaretlerinin yanı sıra bir de kurslar var ilk çocuğunu bekleyenler için düzenlenen. Bu kurslardan bir tanesi fizyoterapi üzerine, bir tanesi yeni doğmuş bebek bakımı ve ebeveynlik üzerine, sonuncusu ise doğumun kendisi üzerine. Bir çok kadın vajinal doğumun en rahat şekilde gerçekleştirilebilmesi için verilen bu hazırlık kurslarının faydasının büyük olduğunu söylemekte. Söylememe gerek yok sanıyorum sezaryen dünyanın bir çok ülkesinde olduğu gibi, Finlandiya’da da şart olmadıkça tercih edilen bir yöntem değil tabiikide.

Neyse ne diyorduk: Kliniğe 4. gidişimden sonra ebe artık “annelik paketine” başvurabileceğimi söyledi. İlk çocuğunu bekleyen hemen hemen her aile gibi bizim de tercihimiz paradan ziyade bebek kutusundan oldu. (2014 yılında dağıtılan yaklaşık 60 000 adet annelik paketinden yaklaşık 2/3’si bebek kutusu şeklinde idi. 1/3’i ise ikinci veyahut üçüncü çocuğunu bekleyen annelere yapılan para desteğiydi.) Başvurumu internet üzerinden kolaylıkla yaptım ve yolladım. Üzerinden 20 gün sonra evimize paketin en yakın postahaneye iletilmiş olduğuna dair bildiri geldi. Heyyooo! Eşimle birlikte yağmurlu bir yaz akşamı, üşenmeden çıktık paketimizi almaya gittik.

Resimde Halil paketimizle ev yolunda. Fotoğraf: Melis Arı.

Resimde Halil paketimizle ev yolunda. Fotoğraf: Melis Arı.

İçinden neler mi çıktı? Benim için yepyeni bir dünya çıktı. Bebeğin içeride ve dışarıda giyebileceği tulumlar, eldivenler, patikler, şapkalar, çoraplar, bluz ve pantalon takımları, alt bezleri, önlük, bebek bezleri, uyku tulumu, nevresim, çarşaf, yastık kılıfı, battaniye, havlu, tırnak makası, diş fırçası, termometre, bebek kremi, resimli bebek kitabı, 1 adet oyuncak, çocuk bakım kitabı, anne için göğüs pedi ve prezervatif. Kutunun kendisi zaten ilk birkaç ay rahatlıkla yatak olarak kullanılabiliyor. Kayınvalideciğim, bebeğin gerekeceği herşey çıktı içerisinden, merak etme, bir şeye ihtiyacımız kalmadı 🙂

Kutudan çıkanları bir güzel sergiledik.

Kutudan çıkanları bir güzel sergiledik.

Böyle bir pakete devletin gerek duymasının sebebi 1920lere dayanıyor. İç savaştan sonra azalan nüfus ve artan bebek ölümlerine karşı bir tedbir olarak devlet; hamile kalan kadınların sağlıklarının ve bebeğin gelişiminin yakından takip edilmesi kararını alıyor. Bebek ölümlerini minimuma indirmek için gereken sağlık kontrollerine az gelirli anne adaylarını çekebilmek için ise bu kutuyu ilk kez 1938 yılında yolluyor. Yani az gelirli anne adaylarının sözkonusu kutuyu edinebilmelerinin ön şartı bir ebeye görünmek. 1948 yılında çıkan bir kanunla, çocuk yardımının ekonomik durumu ne olursa olsun her aileye verileceği güvence altına alınınca, daha önceleri sadece az gelirli kadınlara yollanan annelik paketinin de herkese yollanması uygun görülüyor. Böylece 1949 yılından itibaren hamileliğinin 5. haftasına varan her Finli kadın bebek kutusunu alabilmekte. (Bakım veya ceza evlerinde yatan kadınlara 1977’de gönderilmeye başlandı.) Anneannemin de annemi bu kutudan çıkanlar ile büyütmüş olduğu düşüncesi hoş bir duygu doğrusu.

1994 yılından günümüze kutunun içeriğinden ve yollanmasından KELA yani sosyal güvenlik sorumlu. 1994’e kadar bu sorumluluğu Sağlık ve Refah Kurumu (THL) üstlenmiş. Eskiden içinden çıkan kıyafetler beyaz ağırlıklı iken günümüzde cinsiyet ayrımı gözetmemek kaydı ile renk renk kıyafet çıkmakta. Hemen hemen her sene kutunun içeriğinde ufak bir yenilik yapılmakta.(Bkz: 1994’ten beri yollanan kutular) Eskiden çıkan eşyaların Fin malı olmasına özen gösterirlerken yalnız, artık nerede yapıldığından ziyade kalitesine (ve korkarım maliyetine) daha önem veriyorlar. Maliyetini bilemeyeceğim ama kaliteli olduklarını temin edebilirim.

İstanbul’da doğmuş olmama rağmen anneannem benim için de bir kutu edinmeyi vakti zamanında başarmış ve anneme İstanbul’a yollamış. 80li yılların başlarında komşularda eşi benzeri bulunmayan tulumlarla ortalıklarda dolaşmam işte bundandır. Şimdi bizim çocuğumuz da ilk haftalarını KELA’dan gelen bu kutuda uyuyarak, kutudan çıkan kıyafetleri giyerek büyüyecek. Finlandiya’da doğan her çocuk gibi.

 

Melis Arı Gürhanlı

Melis Arı Gürhanlı

Ben Melis. Hep Finli Melis oldum. Finlandiya’ya taşınmadan önce çok kereler geldim, taşındıktan sonra çok kereler buradan gittim. Döndüm dolaştım yine geldim. Siyasal tarih okudum ama siyasal tarihçi olmadım. Projeler beni buldu, ben onları koordine ettim. Helsinki’de tabir-i caizse çokkültürlülük alanında çalışıyorum. Yaşadığım şehri keşfetmeyi, keşiflerimi paylaşmayı seviyorum.